DOLAR
Alış: 41.17
Satış: 41.33
EURO
Alış: 48.18
Satış: 48.37
GBP
Alış: 55.62
Satış: 56.03
ANKARA
ADANA
ADIYAMAN
AFYON
AĞRI
AKSARAY
AMASYA
ANKARA
ANTALYA
ARDAHAN
ARTVİN
AYDIN
BALIKESİR
BARTIN
BATMAN
BAYBURT
BİLECİK
BİNGÖL
BİTLİS
BOLU
BURDUR
BURSA
ÇANAKKALE
ÇANKIRI
ÇORUM
DENİZLİ
DİYARBAKIR
DÜZCE
EDİRNE
ELAZIĞ
ERZİNCAN
ERZURUM
ESKİŞEHİR
GAZİANTEP
GİRESUN
GÜMÜŞHANE
HAKKARİ
HATAY
IĞDIR
ISPARTA
İSTANBUL
İZMİR
KAHRAMANMARAŞ
KARABÜK
KARAMAN
KARS
KASTAMONU
KAYSERİ
KIRIKKALE
KIRKLARELİ
KIRŞEHİR
KİLİS
KOCAELİ
KONYA
KÜTAHYA
MALATYA
MANİSA
MARDİN
MERSİN
MUĞLA
MUŞ
NEVŞEHİR
NİĞDE
ORDU
OSMANİYE
RİZE
SAKARYA
SAMSUN
SİİRT
SİNOP
SİVAS
ŞANLIURFA
ŞIRNAK
TEKİRDAĞ
TOKAT
TRABZON
TUNCELİ
UŞAK
VAN
YALOVA
YOZGAT
ZONGULDAK
Ana Sayfa
Foto Galeri
25.08.2025
9360 Görüntüleme
Askerin 103 yıllık emanetini
- Tarih, büyük savaşların, imparatorlukların çöküşünün ve siyasi haritaların yeniden çizildiği anlarla doludur. Ancak bazen, bu devasa olayların gölgesinde kalan küçük, insani hikayeler, tarihin gerçek ruhunu ve yıkılmayan bağları en saf haliyle gözler önüne serer. İşte, Filistin topraklarında yaşanan ve tam 108 yıl sonra nihayet bulan bu etkileyici hikaye, savaşın yıkıcılığına rağmen var olan güven, sadakat ve vefanın evrensel bir timsali olarak karşımıza çıkıyor.
- Hikaye, Birinci Dünya Savaşı’nın en çetin geçtiği 1915 yılına, Osmanlı İmparatorluğu’nun son demlerine uzanıyor. Cephelerdeki zorlu mücadele, Filistin’deki Nablus şehrinden de askerleri toplayıp farklı cephelere sevk ediyordu. Bu askerlerden biri de, ismi tarih sayfalarında henüz bilinmeyen bir Osmanlı neferiydi. Cepheye gitmeden önce, belki de geride bıraktıkları için, belki de dönememe ihtimaline karşılık, üzerinde taşıdığı ve biriktirebildiği tüm parasını küçük bir bez parçasının içine özenle sararak, Nablus’un tanınmış ve güvenilir esnaflarından Rüşdü Efendi’ye emanet etti. Askerin Rüşdü Efendi’ye söylediği sözler ise, o dönemin hüzünlü gerçekliğini yansıtıyordu: “Dönebilirsek alırım.” Bu kısa ama bir o kadar da derin anlaşma, bir ailenin ve bir halkın hafızasına kazınacaktı. Osmanlı askeri cepheye gitti ve ondan bir daha haber alınamadı. Muhtemelen binlerce isimsiz kahraman gibi o da vatanı uğruna canını vermişti. Ancak ardında bıraktığı emanet, unutulmadı. Rüşdü Efendi, kendisine duyulan bu büyük güvene layık olmak için adandı. “Dönebilirsek alırım” sözünü bir namus borcu olarak kabul etti ve askerin dönüp gelme ihtimaline karşı, o bez parçasını ve içindeki paraları özenle sakladı. Bu sadakat, Rüşdü Efendi’nin vefatının ardından ailesine, özellikle de yeğeni Ragıp Hilmi el-Alul’a bir miras olarak aktarıldı. Ragıp Hilmi el-Alul, amcası Rüşdü Efendi’den devraldığı bu kutsal emaneti, kendi neslinde de en iyi şekilde korumayı sürdürdü. Aile, yıllar, on yıllar geçse de, ülke sınırlar değişse de, savaşlar ve işgaller yaşansa da bu küçük bez kesesini en değerli hazinesi gibi muhafaza etti. Osmanlı’nın torunlarına olan bu vefa borcunu ödemek, onlar için bir aile geleneği ve tarihi bir sorumluluk haline geldi. Para, artık maddi bir değer olmaktan çıkmış, manevi bir anlam ve derin bir tarihi bağın simgesi olmuştu. Nihayet, 108 yıl sonra, bu bekleyiş ve sadakat öyküsü hak ettiği sonuca ulaşmak üzereydi. Filistinli Alul ailesi, artık bu kutsal emaneti asıl sahibi olan millete, Türkiye’ye iade etmenin zamanının geldiğine karar verdi. Tarihi bir buluşma için Türkiye’nin Filistin nezdindeki Kudüs Başkonsolosu Büyükelçi Ahmet Rıza Demirer ile bir araya geldiler. Ailenin temsilcisi Ragıp Hilmi el-Alul, ağızdan ağıza aktarılan hikayeyi Büyükelçi Demirer’e anlattı ve nesiller boyu saklanan o küçük bez parçasını, içindeki tarihi paralarla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti’ne teslim etti. Büyükelçi Ahmet Rıza Demirer’in de gözleri doldu. Bu sıra dışı ve duygusal an, sadece bir para teslimi değil, aynı zamanda tarihin sayfalarında yerini almış bir sözün, bir yüzyıl sonra bile olsa tutulduğunun kanıtıydı. Bu olay, Filistin halkı ile Türk milleti arasındaki tarihi ve kültürel bağların ne denli güçlü ve kalıcı olduğunu tüm dünyaya gösterdi. Osmanlı askerinin “Dönebilirsek alırım” sözü, nihayet bulmuş oldu. O asker fiziken dönememiş olsa da, onun emaneti ve hatırası, bir Filistin ailesinin olağanüstü vefası sayesinde, asırlar sonra bile olsa evine, Türkiye’ye döndü. Bu hikaye, insanlık tarihinde güven ve sadakatin zamanın yıkıcı etkisinden daha güçlü olduğunu hatırlatan eşsiz bir örnektir.
Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.